MEZAR TAŞLARINDAKİ SANAT

Türkiye’de sayıları az olan eski Osmanlı Müslüman mezarlıklarından birisi de Havran’da bulunur. Havran girişinin sağ tarafı boylu boyunca kabristanlıktır. Asırlık selviler arasında, Biraz karamsarlık, biraz hüzün katar bu manzara Havran’a.. Ancak sonra anlarsınız burasının bir “ölüler şehri” olmadığını.. Osmanlı’nın mezar taşı geleneğinin bütün zenginliğini barındıran, ülkemizde artık çok az kalmış sayılı Müslüman mezarlığından birisi olan bu kabristanlıkta, hayranlık uyandıran güzellikleri fark edersiniz.

Havran Mezarlığı 1000 yıllık tarihiyle ve muhteşem işlemeli mezar taşlarıyla ilçenin İnanç Turizmi’ni hareketlendiren ve bu anlamda Havran’a çevre illerden ve Türkiye’nin bir çok bölgesinden ziyaretçi gelmesini sağlayan önemli bir kültürel mirastır.

700 evliyanın yattığı mezarlık..

65.000 m² alana sahip olan mezarlık, asırlar öncesi “Büyük Havran Mezarlığı” ve “Küçük Havran Mezarlığı” olarak yapılmış, 1990’lı yıllarda da birleştirilerek bugünkü halini almıştır. İlk duvarlarla çevrilmesinin Kanuni Sultan Süleyman zamanında, bölgeden sorumlu Süleyman komutan tarafından yapıldığı da bugüne aktarılan bilgiler arasında yer almaktadır.

Erenlerin ve evliyaların ebedi istirahatgahı olan Havran Mezarlığı’nın tarihinin, bilinenden çok daha eski olduğu yapılan sözlü tarih araştırmalarıyla delillendirilmiştir. Mezarlık alanı içerisinde, belli noktalarda toplu olarak ancak dağınık şekilde göze çarpan yazısız ve bezemesiz eski dönem mezar taşları, evliya ve sahabelerin ebedi istiratgahlarını bizlere işaret etmektedir.

Havran Mezarlığı’nda Padişah 2.Murat’ın torunu ve Fatih Sultan Mehmet’in yeğeni Hafız Osman, Hasan Baba ve Mustafa Dede kabirleri, Arap Hoca, Sabri Hoca ve Nakşibendi tarikatının önde gelen erenleri ve ermişleri, Nurettin ve Halil Hafızlar gibi önemli zatların ebedi istirahatgahı Havran Mezarlığı’ndadır. Bugün yaklaşık 700 evliya Havran Mezarlığı’nda yatmaktadır.

İstanbul’daki Osmanlı mezarlıklarında göreceğiniz mezar taşlarının ve başlıklarının hemen aynısını Havran Mezarlığı’nda da görürsünüz.

Havran Mezarlığı’nda gezerken kendinizi Osmanlı’nın Başkenti İstanbul’da gibi hissedersiniz. İstanbul’daki Osmanlı mezarlıklarında göreceğiniz mezar taşlarının ve başlıklarının hemen aynısını Havran Mezarlığı’nda da görürsünüz. Mezar taşları ile ilgili Prof.Dr. İlber Ortaylı şöyle der: “Mezar taşlarının başlıklarına göre mezar sahibinin hangi sınıfa mensup olduğunu anlamak mümkündür. Esnaftan mı, tarikat erbabından mı, şeyh mi? Her bir tarikatın kendine göre bir serpuşu vardır. Gene aynı şekilde Kadı mıdır, Kazasker midir, Müderris midir, anlamak mümkündür.”

Mezar taşlarının aslında gizemli bir yapısı vardır. Çünkü üzerinde bulunan her bir motif bize farklı bir şeyi anlatır. Mezar taşlarına ölenin adının, soyadının, doğum ve ölüm tarihinin, şiirlerinin, özdeyişlerin, çeşitli yazıların, dua isteklerinin, cinsiyet ve meslek belirten başlık ve serpuşların yanı sıra, bitkisel, geometrik ve figüratif desenler ve motifler, meslek belirten işaretler ve amblemler de işlenir ve bunların hepsinin farklı bir anlamı vardır. Mesela baş şahidesi üzerinde yer alan başlık, mezar taşlarının en büyük sanat değeri taşıyan kısımlarından birini oluşturur. Osmanlı mezar taşları ilk başta bir insanı andıran görüntüsü ile kendini belli eder. Boyun ve başın silueti, taş üzerinde bir boyunluk ve serpuş şeklinde vurgulanmaktadır. Kadın mezar taşlarında ise baş kısmı kadının zarafetini anlatır, tarzda ince bir işçilikle hazırlanmıştır.

Mezar taşları erkek ve kadın mezarı olarak ikiye ayrılır. Çocuk mezar taşları yapı itibariyle küçük olduğundan kendini fark ettirir fakat kız-erkek çocuklarının mezar taşları, yetişkin erkek ve kadınların mezar taşları kurallarına göre yapılır.

Erkek mezar taşlarında “başlık” kendini gösterir. Baş taşlarında sarık, kavuk veya fes yer alır. Havran Mezarlığı’nda da sıkça örneklerine rastlanılan ve ‘’Sarıklı’’ olan mezar taşları, 16.yy’a ait ve en eski olanlardandır. Bir diğer özellik ise yazılı metnin yani kitabenin en ez 4-5 satır olmasıdır.

Kadın mezar taşları ise çok uzaktan bile hemen anlaşılır ve üzerlerinde mutlaka çiçek, sembol, şekil, tasvir ve kabartmalar vardır. En belirgin özellik ise çiçek motifleridir. Çünkü Osmanlı, kadınını çiçek olarak algılamış ve kadın mezar taşları çok zarif dekorlarla taşlara hakkedilmişlerdir. Anlatılan ve yazılanların tam tersine Osmanlı insanı yaşarken kadınlara çok büyük değer atfetmiş ve bunu öldükten sonra da mezar taşlarında devam ettirmiştir.

Mezar taşlarındaki bezemeler

Mezar taşları üzerindeki süslemeleri daha çok ağaç türleri, çiçek ve meyve motifleri oluşturur. Bunlar arasında genel itibariyle hayat ağacını sembolize eden servi, asma ve hurma en çok rastlanan ağaçlardandır. Meyve olarak incir, üzüm, nar ve ayrıca meyve tabakları mezar taşlarına işlenmiştir. Çiçek motifleri arasında ise gül, lale, karanfil, sümbül, gonca bahar dalları ve yaprak motiflerine rastlanmaktadır.

Türk süsleme sanatına genel olarak bakıldığında kandil, arma, nişan, hançer, kılıç, sürahi, ibrik, kase, kalem, sepet, kama, istiridye, mesleki alet gibi pek çok günlük kullanım eşyasının bir süs aracı olarak çeşitli yerlerde (halı, kilim, seccade vb.) kullanıldığını görüyoruz. Bu süsleme araçları mezar taşlarında da kullanılmıştır. Ayrıca Ay-yıldız ve cami tasvirleri de Havran mezarlığında sıkça karşımıza çıkmaktadır.

Osmanlı toplumu bilindiği üzere çok farklı inanç ve mezheplere kucak açmış bir medeniyetti. Değişik tarikatlardaki üyeler de bu sebeple değişik başlıklar kullanmışlardı ve mezar taşlarında kendilerine has işaretleri mevcuttu. Her tarikatın kendine mahsus bir tacı olmuştur. Mezarlıklarda karşılaştığımız bazı tarikat başlıkları “Melâmî, Mevlevî, Nakşibendî, Bektaşî, Zeynî, Kâdirî, Sünbülî ve Rufâî” mezar taşlarıdır. Bu başlıkların bazı çeşitlerine Havran mezarlığında da rastlanmaktadır.